Rusyanın en yüksek binasında ve Avrupanın en prestijli projesinde bizim imzamız var 22 Nisan 2014 Salı 13:52 Alüminyum dış cephe kaplama sektörüne nasıl başladınız? 1973 senedinde Çuhadaroğlu ile yani çekirdekten işe başladık. 1979 yılında belli bir aşamadan sonra amca oğlum Arif Güneysel’le birlikte Sanayi Mahallesi’nde bir dükkan açarak başladık bu işe. O zamanki inşaat sektöründe alüminyumun çok faal bir durumu yoktu. Alüminyum sektörüne balkon kapatma işleriyle başladık. O zamanki dönemde giydirme cepheler, büyük işler ancak fabrikalarda oluyordu. Profillerin ısı değerleri de yoktu. Teknoloji henüz yeniydi. Belli bir süreci yaşadık. Kaliteden ödün vermeden çok çalışarak büyüdük. Sn. Özal zamanında Antalya’da inşaat işleri çok yoğundu. İlk 5 yıldızlı otelimizi Antalya’da yaptık. Sonra Adana’da ilk giydirme cephe işini biz yaptık. Cuhadaroğlu profilleri yeni dizayn etmişti. Böylece adımız cepheciye çıktı. Yeni bir teknoloji olduğu için riskli de bir iş olduğundan herkes korkuyordu. Biz konuları çok iyi inceledik. Sonrasında şirketimize üçüncü ortağımız Mimar Selçuk Tarhan da katıldı. Ortaklarımla birlikte verdiğimiz mücadeleyle şirketimizi belli bir seviyeye getirdik. Tahsillerini tamamlayarak firmamızda çalışmaları birlikte yürüttüğümüz genç yönetim kurulu üyelerimiz Mimar Eser Güneysel, Mimar İlker Güneysel ve Gülseli Güneysel de bizlerin tecrübelerinden de faydalanarak işleri bizlerle birlikte takip edip yönetiyorlar. Bugün baktığımızda Türkiye’de alüminyum giydirme cephe konusunda sektörün en başarılı firmalarındanız. Alman Schuco sisteminin son yıllardaki en başarılı uygulayıcısıyız. İnşaat sektörünün önde gelen büyük firmaları büyük projeleri için mutlaka bizden teklifler alıyor. Belçika Brüksel’de NATO’nun genel merkezinin dış cephe işlerini yapıyoruz. Aygün olarak Nato müteahhitti olduk ve bu zorlu projeyle de Avrupa’da ciddi anlamda ses getirdik. Tüm kalite ve güvenlik gerekliliklerini eksiksiz yerine getirerek zaten kaliteli olan imalat ve montaj yapımızı daha da kaliteli hale getirdik. Rusya’da ve Orta Avrupa’da yaptığımız başarılı projelerden sonra bu projeye davet edildik ve ihalesine katıldık. 6 tane şirket bu ihaleye girdi. Yeterlilik açısından birkaç firmanın birleşmesi gerekiyordu. O altı grubun beşine de biz teklif verdik. Alman çözüm ortağımız Schuco bu proje için bizi önermiş. Sonuçta ihaleyi kazanan firma ile yaptığımız görüşmeler neticesinde ihaleyi almayı başardık. Bu projede bomba etkisine dayanıklı, kurşun geçirmez özel dizayn sistemler kullanılıyor. Her hafta Brüksel’e tırlar yolluyoruz ve projenin yüzde 40’ını tamamladık. Bu projeyi Türk mühendis ve işçilerle yürütüyoruz. Aynı zamanda Rusya’da ve Türkiye devletlerinde 20 yıldan fazla iş yapıyoruz. Son 11 yıldır Rusya’da yerleşik bir firmayız. Orada bir ofisimiz ve atölye imaİlatımız var. Avrupa’nın en yüksek binasında bizim imzamız var. Bünyemizde 1000 kişi çalışıyor. Proje bazında bu sayı azalıp çoğalabiliyor. Avrupa’daki söz sahibi olan ciddi firmalardan biriyiz. Sizi Avrupa firmalarından farklı kılan nedir? Kalite, mühendislik ve teknoloji konusunda bir farkımız yok. Avrupa firmaların maliyetlerinin bizden fazla olması bizi bir adım öne geçiriyor. En önemli farkımız bizim çalışanlarımızın çok fedakar olması. Örneğin, mühendislerimiz Rusya’ya gittiğinde mükemmel olmayan belli barınma şartları altında, hafta sonu demeden çalışıyorlar. Bir Avrupalı o şartlar altında çalışmaz. Belçika’da yürüttüğümüz projemizde bizi hafta sonu şantiye alanına sokmuyorlar. Çalışmak istiyoruz diyoruz, yok diyorlar. Sizin buraya girmeniz için güvenliğin oluşturulması gerek; o da yüksek bir meblağ oluşturuyor. Bu farklardan dolayı biz onlardan daha çok başarılı oluyoruz. Biz bir projenin yetişmesi gerektiğinde gece gündüz demeden çalışıyoruz. Avrupalı ise belli standartlarda çalışıyor. Avrupalıların maliyetleri de yüksek olduğundan bilhassa Türkiye devletlerinde, Orta Avrupa’da, Rusya’da fiyat konusunda bizimle yarışamıyorlar. Bir Rus kanalında Rusya Cumhurbaşkanı canlı yayında gelecek yıllarda yapacağı icraatları anlatıyordu. Bundan birkaç sene önceki bu yayında, internetten sorulan soruların birkaçını danışmanlar seçip Cumhurbaşkanı’na yöneltiyorlardı. Bir Yunanlı, “Siz Türkleri neden bu kadar seviyorsunuz? 5 bin Rus tatil için Türkiye’yi tercih ediyor, Yunanistan’a ise ancak 300 bin Rus geliyor. Türk müteahhit 20 milyar dolarlık iş yapıyor, bizim bir müteahhidimiz yok neden?” diye bir soru yöneltti. Putin, bu soru çok kolay oldu dedi. Benim vatandaşım program yapıyor tatile gidecek, vizeyi üç ay sonra ret ediyor Yunanistan dedi. Türkiye’ye gidiyorsun 15 doları verip ülkeye giriş yapıyorsun, tatilini yapıp dönüyorsun dedi. Türk müteahhitti gece gündüz çalışarak -20 derecede beton döküyor, sizin müteahhittiniz 5 yıldızlı otel yok diye görüşmeye gelmiyor dedi. Bu açıklamalar Türk insanının fedakarlığı ve çalışma azmi için verilmiş çok güzel bir örnekti. Hangi ülkelerle çalışıyorsunuz? Biz artık bir dünya firması olduk; yüzde 80 ihracat yapıyoruz. Azerbaycan, Rusya, Belçika, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan buralarda hem yapılmış projeler var hem de ilişkilerimiz ve ihracatlarımız devam ediyor. Kullandığınız malzemeleri nereden temin ediyorsunuz? Bölge ya da ülkeye göre değişebiliyor. Mesela Rusya’ya bütün alüminyum sisteminin Türkiye’den götürüyoruz. Bazı yan malzemeleri oradan alabiliyoruz. Örneğin, sacın nakliyesi malzemesinden daha pahalı… Yüzde yüz her şeyi Türkiye’den götürmek mümkün olmuyor. Hem zaman açısından hem maliyet açısından… Sektörünüzün Türkiye’de eksik kaldığı noktalar var mı? Mühendisimiz çok fedakar ama teknisyenimiz yok. Eğitim seviyemiz çok düşük. Çektiğimiz en büyük sıkıntı bu. Bir işçiye imalatı öğretinceye kadar çok büyük bir aşama geçiyor. Artık teknoloji ile çalışıyorsunuz ve öğretmesi çok zor oluyor. İşçisinin malzemenin kıymetini bilmesi lazım bu da tabii eğitimle oluyor. Bir diğer sorun ise teşvikler. Dünya’nın bir ucunda iş yapıyorsunuz. Malzemeyi götür getir, parayı transfer et. Bir fabrika yapacaksınız, arsayı alıp, fabrikayı yapıp içini döşeyene kadar yıpranıyorsunuz, hız alamıyorsunuz. Bu alanda teşvikler KAPAK Aygün Fabrika / Çorlu 32 SİVAS İŞ DÜNYASI | Ağustos-Eylül-Ekim’13 yetersiz. İhracatın artması için söz sahibi olabilmemiz için teşviklerin artması gerekiyor. İş güvenliği tedbirleri konusunda da oldukça yetersiziz. Avrupa’da gerekli önlemler alınmadan çivi bile çakılmıyor. Türkiye’deki şantiyelere bakıyorum, korkuluk, kask hiçbir emniyet yok. Böyle bir kültürümüz yok bu da bizim büyük bir eksikliğimiz. Yurtdışında yürüttüğünüz çalışmalarda iletişime geçebildiğiniz, yardım alabildiğiniz Türkiye’nin herhangi bir kurumu mevcut mu? Devletimizin her yerde konsoloslukları, ticari ataşelikleri var. Ama ticaret yönünden çok eksiklikleri var. Birçok devlette şirket kurup iş yaptım. Her gittiğim yerde ticari ataşeliklerimiz yetersiz kalıyordu. İyi niyet var; fakat bilgi ve deneyim yok. Ticari ataşe demek şu değil; geleni karşılamak gittiğiniz yerin gezilecek yerlerini size tanıtılması değil. Gittiğiniz yerde ne gibi ticari faaliyetlerde bulunuluyor, ihtiyaç nedir bu yönde yönlendirip yol göstermesi lazım. Yavaş yavaş düzene giriyor bu kurumlarda. Mesela Rusya ticari ataşemiz faaliyetleri, ilişkileri oldukça iyi. Geçen sene açılışını yaptığınız Çorlu fabrikanızdan bahseder misiniz? Fabrikamız 25.000 m² arsada 16.000 m² kapalı üretim alanına sahiptir. İleri ve çağdaş teknoloji ürünü makine parkuru ve 200 kişilik imalat kadrosuyla yıllık 250.000 m²’lik üretim kapasitesine sahiptir. Dünya’da birçok önemli projeye imza atmış bir firmanız olmasına rağmen aynı zamanda Sivaslı Sanayici ve İş Adamları Grubu Derneğine de zaman ayırıyorsunuz. Dernek hakkındaki düşünceleriniz neler? Ailemiz 1964 yılında İstanbul’a göç etti. Biz Sivas’a uzak ve özlem içinde büyüdük. Belli bir yaşa kadar Sivaslılarla bir diyaloğum olmadı maalesef. Derneğin kurulması döneminde kurucu üye olarak Sivaslılarla ilk o zaman tanıştık. Sonrasında dernek, Sivaslı İş Adamlarının bir araya gelerek fikir alışverişi yapması, tanışması, diyaloğun ve ilişkilerin gelişmesine vesile oldu. Bir araya gelerek bir güç ortaya çıkarttığımızı gördüğümüzde bu birliktelik hoşumuza gitti ve elimizden geldiğince ilişkileri sıcak tutmaya çalıştık. Sivas’ın insanı da İş adamı da fedakardır. Çünkü bizim temelimiz çiftçilik ya da hayvancılık… Babalarımız dedelerimiz hep göç etmişler tarım ve hayvancılığı yapacak fırsatımız olmadı. Eğitim yok zanaat yok, hazır işlerle meşgul olmuşlar. Sonraki jenerasyon esnaflığa yönelmiş. Esnaflıktan sonra iş adamlığına gelen bir yapı var. Yüzde 90 bu böyle. Bundan dolayı herkesin arasında bir yakınlaşma var. İş adamlarımızla olmaktan çok mutluyum. Zamanım olmamasına rağmen dernek ilişkilerine devam ediyorum. Eğer bunu devam ettirmezsek kimsenin kimseyi tanımadığı görüşmediği bir düzene geri dönmüş olacağız. Sivas’ın kalkınma kapasitesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sivas’ın doğa yapısı dolayısıyla sanayi kurulması çok zor. Madenler, mermer, soda gibi belli kaynaklar var. Ama Sivas hayvancılık, arıcılık ve tarımdır. Sivas’ta ne yapılabilir diye ben biraz araştırdım. Çok zaman ayıramadığım için geliştirdiğim projeyi doğru yerlere ulaştıramadım. Birkaç yerde konusu oldu ve beğenildi. Proje köyde kullanılmayan toprakları işlenebilir hale getirmek üzerineydi. Herkesin tarlası var ve hepsi de boş. Ben şöyle bir proje düşündüm. Herkesin sahip olduğu tarla sayısı farklı... Bir kooperatif kurulur, herkes buradan tarlasının büyüklüğüne göre bir yüzde ile gelire ortak olur. Kooperatif kurulduktan sonra bir işletmeciye verilebilir. Bu alanda teşviklerde çok cazip… Devlet fidanı çok uygun bir fiyata sunuyor, makine alıyorsunuz yarısını veriyor, damlama sulama için yaptığını kuyunun yarısını karşılıyor. Bir ziraat mühendisini köye yollayarak toprağı değerlendirmesini istedim. N’olur hocam bu topraktan dedim. Yapılan toprak analizi sonucu meyve, kiraz ya da ceviz ekilebileceğini öğrendik. Belediye Başkanımıza ve Valimize bu projemi anlattım. Kendilerine destek olacağımızı da bildirdim. Ancak bu konuda vakitsizlik yüzünden, maalesef hala bir başlangıç olamadı. Sivas’ı hangi sıklıklarla ziyaret ediyorsunuz? Göç ettikten sonra Sivas’a ilk gidişim, Sn. Abdül Latif Şener’in de katıldığı Sivas’a kaldırılan ilk uçakla birlikte oldu. 200 kişinin katılımıyla Sivas’a kaldırılan ilk uçakla birlikte ilk defa Sivas’a gitmiş oldum. Bu dönemki yönetim vesilesiyle de Sivas’ı birkaç kere ziyaret etme fırsatı yakaladım. Eşimin de doğal yaşama merakı var. Onunla bir bayram ziyaretimiz olmuştu Sivas’a. Her gün yeni bir yere giderek Sivas’ı keşfetmeye çalıştık ve güzel bir tatil geçirmiş olduk. Bu içerik 11828 defa okundu. DİĞER HABERLER Sivkon Sivas Konfederasyonu 3. Olağan genel kurulunda Metin Yarım Başkanlığında liste seçimi ile devam. Şenel ÇOBANOĞLU, ZASİAD’ın 6. Dönem Başkanı olarak seçildi.DİVSİAD GENEL KURUL“50’den fazla ülkeye Paslanmaz çelik ihraç ediyoruz”Demir Çelik Ürünlerinde Güvenilir Çözümler“Yeni fabrika yatırımlarımızla pazar payımızı arttırmayı hedefliyoruz”DİVRİĞİ’Lİ ÖĞRENCİLERE TABLETLER TESLİM EDİLDİAnkara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı Projesi’nde performans testleri başladıSivas'ın Pamukkale'si Altınkale hizmete açıldıSivas Ticaret ve Sanayi Odamız (STSO) Şubat ayı Meclis Toplantısı Meclis Başkanı Çetin Yıldırım başkanlığında gerçekleştirildi.